Kuran-ı Kerim'den sonra en çok okunan kitap '' Beyaz Zambaklar Ülkesinde''
Su zamana kadar okuduğum ve bu kadar çok etkisi altında kaldığım bir kitap '' Beyaz Zambaklar Ülkesinde ''.
Bu kitap bir ülkenin tüm zorlu koşullara rağmen geri kalmışlıktan kurtulmak için bir araya gelip ülkelerini yoksulluktan kurtararak , ekonomik, politik ve kültürel olarak nasıl mükemmel bir ülke yaratılabileceğini gösteren bir kitap. Hayran kalmamak elde değil:)
Şimdi sizlerle birlikte okurken hayran kaldığım bir bölümden kısa bir parça paylaşacağım.
6. Bölüm
Din Adamları
Snelman'ın din adamlarına yaptığı muhteşem konuşma.
'' Ben sizi suçlamak veya kınamak niyetinde değilim. Din adamlarını suçlayan çok kişi vardır zaten. Ben din adamlarını değil, kendimi, toplumu ve bütün halkı suçluyorum. Din adamları gökten düşmüyor, kendilerini aramıza bataklıktan esen rüzgarlarda atmıyor. Ülkemizin ruhban kesimi bizim vücudumuzdan, etimizden ve kemiğimizden teşekkül etmiştir. İyi veya kötü, nasıl olursa olsun, bizim din adamlarımız bizim aramızdan çıkmıştır, ve bizden farkları yoktur. O yüzden de din adamlarını eleştirenlere sormak istiyorum:
Peki aranızda kaç tane dürüst aşçılar, vicdanlı taş ustaları, mimarlar ve demirciler görebiliyor musunuz? Hangi meslek sahiplerinden memnunsunuz? Avukatlarınız, milletvekilleriniz ve gazetecilerinizin '' ülkenin tuzu'' olduklarını söyleyebilir miyiz? Ne istiyorsunuz? Kendi içinizde namuslu bir çoban bulamıyorsanız, gerçek din adamları olmamasına neden şaşıyorsunuz? Sizin ibadetleriniz de, papazlarınız da kendinizsiniz, onlar sizinle aynı hamurdan yoğrulmuşlardır.''
Snelman, bütün Finlandiya psikoposlarını temsil eden toplantıya hitabında şunları söylüyordu:
'' Ben buraya sizi suçlamak amacıyla değil, bir hastanın doktora geldiği gibi geldim''. Size söylemek istediğim şudur:
Halkımız kaba, sert, açgözlü ve yalancıdır, hiç kimseye ve hiç bir şeye saygı duymamakta, kimseye güvenmemekte, her şeye ve herkese kuşkuyla yaklaşmaktadır.. Böyle bir ortamda dine yer olabilir mi? Hangi dinden bahsedebiliriz? Bazı eski dini gelenekler ve batıl inançlar halk arasında kök salmış, bu doğrudur. Ama halkın suçu mudur? Dinle ilgili gerçekleri insanlara kim nerede ve ne zaman anlattı? Önce İsa kendisi, ardından da havarileri halka karıştılar ve onunla basit, anlayabileceği dille konuşmaya başladılar. İnsanların daha iyi anlaması için konuşmalarını örnek ve hikayelerle süslediler, halkın ruhunu ve kalbini okşadılar.
Snelman konuşmasını şöyle sürdürüyordu:
'' Size halkın ağır ve tehlikeli bir manevi hastalığa yakalandığını söylüyorum. Din - insanların diğer insanlarla, dünyayla ve tarladaki ürünlerle bağlantıda olduğu duygusudur. Böyle bir bağlantı yoksa,devlet, toplum,aile ve hatta insanlık kendisi bile hayatta kalamaz. Bu - devletin mevcudiyetine karşı bir tehdittir. Kitlelerin dine karşı ilgisizliği halk için çok tehlikeli bir hastalığa dönüşebilir. Ciddiyetten uzak gençlik ve akıl fakiri liberal düşünürler, dinsizliğin özgün düşüncesinin yansıması olduğunu söylemekle büyük bir hata yapıyorlar. Dinsizlik- halkın sahip olduğu bütün kutsal değerlerin ölmesidir. Bunun sonucu olarak, insanlar hayvani duyguların esiri olur, maneviyatsızlık, ahlaksızlık, kaba egoizm, hırsızlık ve hat safhaya varan duygusal çöküntü başlar. Herhangi dini bir görev olmayan ben sizlere - klise'nin hizmetkarlarına şunu söylemek istiyorum.
Halkın içindeki Tanrı yok olmakta, ölmektedir.Bundan daha korkunç ne olabilir? Kendi vicdanınız, halkınız ve Tanrı önünde dürüst olmak istiyorsanız, çevrenizde suçlu aramayın. Bilimi, ve aydınları suçlayarak, ikiyüzlülerin bugüne kadar yaptığını sizler de tekrarlamayın.
Kendinizi suçlayın!
Kendinizi tedavi edin!
Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin!
Tanrı'yı içinizde, ruhunuzda arayın, bunu kendiniz için yapın. Daha sonra da halka Tanrı'nın doğru yolunu gösterin! Tekrar ediyorum- kalbinde Tanrı inancı olmayan bir halkın kurtuluşu yoktur. Halkımızı kurtarın, ona Tanrı'yı verin.Ruh ve içerikten yoksun inanç formüllerini değil, Tanrı inancını telkin edin.''
Beyaz Zambaklar Ülkesinde ( s.95-96 )
Yorumlar
Yorum Gönder